BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İSTANBUL BAM, 14. HD, 31.01.2019, 935/137.

SİGORTALI HEKİME ATFI KABİL KUSUR YOKSA SİGORTA ŞİRKETİNİN SAĞLIK UZMANLARI BİREYSEL RİSKLER SİGORTA POLİÇESİ KAPSAMINDA BİR SORUMLULUĞU YOKTUR

Davacılar vekili, sigorta tahkim komisyonu hakem heyetine verdiği dava dilekçesinde özetle: Müvekkili … 06.02.2010 tarihinde … Hastanesi’nde (… Ltd. Şti.) doğum yaptığını ve küçük ….. dünyaya getirdiğini, doğum öncesinde hastane çalışanı (sigorta şirketi nezdinde … no.lu Sağlık Uzmanları Bireysel Sigorta poliçesi ile sigortalı) Dr. … ile hamileliğinin son kısımlarında takip ve doğumda mutlaka bulunması yönünde hekimlik sözleşmesi kurulduğunu, ancak Dr. ….. doğuma katılmadığını, onun yerine aynı hastanede çalışan (sağlık görevlisi olduğu dahi bilinmeyen) bir başka kişinin doğumu gerçekleştirdiğini, doğum sırasında hatalı müdahale sonucunda henüz dünyaya gelmiş olan küçük … en az %32,3 oranında malul kalmasına sebep olunduğunu, Dr. … hekim seçme hakkı hilafına doğuma katılmayarak doğum öncesinde müvekkilleri yeterli ve gerekli şekilde aydınlatmadığını, özellikle zor doğum olacağı aşikar olmasına karşın müvekkilini yalnız bırakarak doğumu hekim olmayan sağlık çalışanına emanet ettiğini, bu gerekçelerle kusurlu bulunarak tabip odasından idari para cezası aldığını, ayrıca … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp raporunda da, Dr. … kusurunun ve özensizliğinin bulunduğunu ortaya koyduğunu, tüm bu olaylar nedeniyle küçük … vücut fonksiyon kaybı nedeniyle estetik ve tıbbi operasyonlar geçirmesi gerektiği gibi bakım ve rehabilitasyon için yapılan giderler olduğunu, işten ve güçten geri kalması ve beden gücünü kaybetmesi sebebi ile uğranılan maddi zararların yanısıra müvekkillerin uğradığı manevi zararların sigorta poliçesi kapsamında ödenmesi için sigorta şirketine 14.04.2016 tarihinde müracaat edildiğini, ancak sigorta şirketinin bu müracaata olumlu ya da olumsuz bir cevap vermediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik Küçük … beden gücü kaybı, tedavi, rehabilitasyon ve estetik giderleri, yeniden yapılması gerekli tıbbı müdahaleler dolayısıyla gerekli tedavi giderleri ile bakım ve bakıcı giderleri nedeniyle 1.000,00 TL maddi zararın temerrüt tarihi olan 05.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinden alınarak küçük ….. verilmesine; … için ameliyat ve tedavi giderleri dolayısıyla şimdilik 1..000,00 TL maddi zararın temerrüt tarihi olan 05.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinden alınarak …..’ya verilmesine; …. İçin 75.000,00 TL, …. İçin 75.000,00 TL ve ….. için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi zararın temerrüt tarihi olan 05.12.2011 tarihinden İtibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, başvuruya konu talebe ilişkin olarak daha önceden başvuru sahibi tarafından İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinde 17.03.2010 tarihinde maddi – manevi tazminat davasının açıldığını, söz konusu davanın müvekkili şirkete ihbar edildiğini ve kendilerinin davayı ihbar olunan olarak takip ettiklerini, davanın halen derdest olduğunu, mahkemeye intikal etmiş uyuşmazlıklar sebebi ile başvurunun değerlendirmeye alınmamasının gerektiğini, sigortalı hekimin katılmadığı bir doğum esnasında meydana gelen komplikasyonlardan müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağını, nitekim mahkemeye sunulan ATK 2. İhtisas Kurulu raporunda Dr. … kusur atfedilmediğini, doğum sırasında yaşanan olayların komplikasyon olduğunu, yapılan müdahalelerde bir tıbbi hata-ihmal-kusurun bulunmadığını, manevi tazminat talepleri her ne kadar poliçe teminatı kapsamında olsa da Yargıtay’ın yerleşik içtihadı uyarınca zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerektiğini belirterek, başvurunun usulden ve esastan reddini talep etmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nce yapılan yargılama sonucunda verilen … gün ve … Karar sayılı kararında; uyuşmazlığın Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta poliçesi kapsamında ödenmeyen maluliyet tazminatından kaynaklandığı, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında sigorta şirketinin davalı olmadığından derdest dava olarak kabul edilmediği, sigortalı doktorun kusurlu olduğunun Tabip Odası ve … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp raporu ile sabit olduğu, dosyaya sunulan bilirkişi raporları doğrultusunda başvuru sahiplerinin taleplerini artırdığı, … Sigorta Şirketine … no.lu Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi ile sigortalı Dr. …. adına 31.12.2009-31.12.2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlenmiş poliçede belirtilen risklerin gerçekleşmesi sonucu mesleki sorumluluk teminat limitinin 750.000,00 TL olduğundan ilgili sigorta şirketinin sorumluluğu teminat limiti ile sınırlı bulunduğu gerekçesiyle başvurunun kısmen kabulü ile; …. için hesaplanan 333.159,74 TL maluliyet tazminatı ile birlikte … için 50.000,-TL Anne …. için 40.000,-TL ve baba …. için 40.000,-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 463.159,74 TL tazminatın davalı sigorta şirketinden alınarak davacılara verilmesine ve alacağa 16.06.2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı sigorta şirketi vekili itiraz hakem heyeti nezdinde itiraz etmiştir. Davalı Sigorta Şirketi vekilinin itiraz dilekçesinde özetle; mahkemeye intikal etmiş uyuşmazlıklar sebebiyle Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunulmasının mümkün olmadığını, bu uyuşmazlık konusunda 17.03.2010 tarihinde dava açıldığını, bu sebeple söz konusu başvurunun değerlendirmeye alınmaksızın reddedilmesi gerektiğini, Sigortalı Hekimin katılmadığı bir doğum esnasında meydana gelen komplikasyonlardan müvekkil şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, başvuru sahiplerinin sigortalı doktora iki kere muayene olduğunu ve sigortalı doktorun doğuma gireceğinin iddia etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hastane ile olan anlaşması uyarınca mesai saatleri dahilinde çalışan doktorun kusursuz olduğunun aşikar olduğunu, ancak doğum sırasında organizasyonel yetersizliği bulunan hastanenin sorumlu olduğunun kabul edilebileceğini, ikrar anlamına gelememek üzere; dosyadaki bilirkişi raporunda hem hastanenin hem de doktorun sorumlu olduğunun tespit edildiğini, bu doğrultuda tüm zararlardan yalnızca doktorun sorunlu olduğuna ilişkin hüküm tanzim edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, doğum sırasında yaşanan olayların komplikasyon olduğunu, yapılan müdahalelerde herhangi bir tıbbi hata, ihmal, kusur bulunmadığını, sigortalı doktora kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki mahkeme dosyasında sigortalı doktorun kusurlu olmadığına dair Adli Tıp Raporu’nun bulunduğunu, müvekkil şirket aleyhine hükmedilen manevi tazminat tutarlarının fahiş olduğunu, yargılamada kısmen kabul, kısmen red kararı verildiğinden, başvuranlar vekili lehine 1/5 oranı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, itirazları doğrultusunda Hakem Heyeti Kararı’nın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARARININ ÖZETİ

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti’nce, uyuşmazlık hakkında daha önce genel mahkemeye başvurulduğu iddiası yönünden sigorta tahkimdeki başvurunun davalısı sigorta şirketi, dava sebebi de sigorta poliçesi olduğu, dolayısıyla her iki davanın taraflarının ve dava sebebinin farklı olduğu, genel mahkemede görülen dava dosyasında alınan birbirini doğrulan ve oy birliği ile verilen Adli Tıp Kurumu 2.. İhtisas Dairesi’nin ve Adli Tıp Genel Kurulu raporları karşısında başvuranlar vekili tarafından dosyaya sunulan ve Dr. … kusurlu olduğunu belirten … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adi Tıp ABD raporuna değer verilmediği, poliçede aksine bir hüküm bulunmadıkça sigorta şirketinin Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında sorumlu sayılabilmesi için sigortalısının kusurlu olması gerektiği, sigortalı hekime atfı kabil kusur saptanmadığı belirtildiğinden, davalı sigorta şirketinin Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında bir sorumluluğundan da söz edilemeyeceği dolayısıyla, kararda belirtilen gerekçelerle sigorta şirketinin maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle, itirazın kabulü ile Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin … gün ve … sayılı kararının kaldırılmasına, başvurunun (davanın) reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;

1- İtiraz Hakem Heyeti’nce bir mahkeme veya bir idari makam olmayan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun vereceği raporun sonucunun beklenmesine karar verildiğini ve bu rapor sonucuna göre de karar verdiğini, İtiraz Hakem Heyeti’nce bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermek yerine, tarafları farklı olan ve en nihayetinde takdiri ilgili mahkemesine ait olan bir dava sırasında alınan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun raporuna atıf yapmak suretiyle karar verilmesinin doğru olmadığını, bu nedenle kararın usule açıkça aykırı olduğunu, kaldı ki İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası kapsamında, 09.02.2017 tarihli ara karar ile mevcut çelişkilerin giderilmesi yönünde bir başka bilirkişi kurulundan ayrı bir rapor alınmasına karar verildiğini, bu yönü ile Adli Tıp Kurumu 2. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporu ile aynı kurumun Genel Kurulu tarafından verilmiş bulunan raporun ilgili mahkemesince dahi tatmin edici bulunmadığını, bu raporların gerekçeli ve denetime elverişlilik kıstasını karşılamadığını,

2- Sigortalı hekimin tıbbi müdahalede yetersiz kaldığı, özensizliğinin mevcut olduğu, müvekkilin hekim seçme hakkının ihlâl edildiği, kayıtların hekim tarafından düzenli tutulmadığı, müvekkilin aydınlatılmış onamının alınmadığı, zor olduğu belli olan bir doğumun, daha iyi bir ilgi beklentisi ile özel hastaneye müracaat edilmesi karşısında, bir ebenin inisiyatifine bırakılmasının hatalı olduğunu, kaldı ki doğuma katılanının kimliğinin dahi henüz belirli olmadığını, (İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası kapsamında dinlenen) sigortalı hekim tanıklarına göre doğuma ebenin dahi değil, uzmanlığı olmayan ve dahi kim olduğu belli olmayan sözde bir asistanın katılmış olduğunu, bu anlatımlar çerçevesinde somut olayda vekâlet akdine dair Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair istikrar kazanmış içtihatlar çerçevesinde sigortalı hekimin ve dolayısıyla aleyhine başvuruda bulunulan sigorta şirketinin, davacılarda oluşan zararın tamamından sorumlu olduklarını belirterek, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti’nin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE

İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İş Esas- Karar ve … tarihli kararı ile saklanmasına karar verilen “ Sağlık Uzmanlan Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi” kapsamında tazminat istemine ilişkin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti’nin … tarihli, … Karar sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 03/04/2013 tarihli, 6456 sayılı kanunla 30/12. maddesi uyarınca, itiraz Hakem Heyeti’nin 40.000,00 Türk Lirasını geçen kararlarına karşı temyiz yoluna başvurabilir. Kanun yolları, kanunla belirlenir. Özel kanun, açıkça bu tür hakem kararlarına karşı temyiz yolunu açmıştır. Sigortacılık Kanunu’nun 30/12. maddesinde yer alan “Kırk bin Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebilir.” düzenlemesi, 13/6/2012 tarihli, 6327 sayılı Yasa’nın 58. maddesiyle getirilmiştir. Yani, temyiz yolunu öngören bu düzenleme, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılmıştır. Bu nedenle HMK’nın 341/5. maddesindeki düzenleme, hakem kararları hakkında uygulanamaz. Diğer taraftan, HMK’nın 341/5. maddesi münhasıran ” İlk derece mahkemelerinin” kararlarıyla ilgilidir. Bu düzenleme, hakem kararlarını kapsamaz. Çünkü, HMK’da hakem kararlarına karşı sadece iptal davası açma hakkı getirilmiş; hakem kararına karşı doğrudan istinaf kanun yolu getirilmemiştir. Bu gerekçelerle davacıların itiraz hakem heyeti kararına karşı yaptıkları başvurunun “Temyiz” başvurusu olarak değerlendirilip Yargıtay ilgili dairesine gönderilmek üzere, Dairemizin 11.01.2018 tarih, … Esas-… Karar sayılı kararıyla ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiş ise de; Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih, … sayılı kararıyla “… Bölge adliye mahkemelerinin açıldığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen hakem heyeti ya da itiraz hakem heyeti kararları istinaf kanun yoluna tabi olup, inceleme bölge adliye mahkemesince yapılacağından dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmek üzere yerel mahkemesine geri çevrilmesine” karar verilmiştir. Yüce Yargıtay … Hukuk Dairesinin bu kararı mahkememiz için bağlayıcı olduğundan, istinaf incelemesi yapılmıştır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, davacılar vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, davalı sigorta şirketi tarafından Dr….. Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi İle sigortalandığı, davacı küçük … sigortalı doktorun çalıştığı hastanede engelli olarak doğduğu, olayın poliçe yürürlük tarihleri arasında meydana geldiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sigortalı doktor … somut olayda kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında, sigortalı Dr. …. karşı açılan yine maddi ve manevi tazminat talepli davanın olduğu, anılan davada; davacıların kendi adlarına asaleten küçük … …velayeten .. ve ….davalıların ise … Ltd. Şti., Dr. … ve … isimli doğumu yaptıran ebe olduğu, davalı şirketin işlettiği özel hastanede çalışan davalı Dr. …. doğumda hazır bulunmadığından diğer davalının doğumu gerçekleştirdiğinden hatalı müdahale sonucunda dünyaya gelmiş olan küçük ..’nın engelli olmasına neden oldukları iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu görülmüştür. UYAP üzerinde yapılan incelemede, istinaf incelemesi sırasında adı geçen dava dosyasının karara bağlandığı anlaşılmıştır. İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarih, … sayılı kararında; “… Davacıya gerçekleştirilen operasyon ve tedavi belgeleri, her iki yanın dayanağı deliller getirtilmiş, tazminat talebinin değerlendirilmesi amacıyla tarafların ekonomik sosyal durumları araştırılmış, davacıya yapılan tıbbi müdahalelerde kusur durumunun belirlenmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınmıştır. ATK 2. İhtisas Kurulu 12/06/2015 tarihli raporda; davalı hekim ve diğer sağlık görevlilerinin kusurlu olmadığı bildirilmiştir. Davacı tarafın itirazı üzerine ATK Genel Kurulu’ndan 29/09/2016 tarihli rapor alınmış, bu raporda; ilgili hekim ve diğer sağlık görevlilerine atfı kabil bir kusur saptanmadığı belirtilmiştir. Davacı vekilinin rapora itirazı üzerine 5 kişilik uzman doktor bilirkişi kurulundan rapor alınmış, bilirkişi kurulu 09/05/2017 tarihli raporunda; davalı doktor ve doğumu yaptıran ebeye atfı kabil bir kusur saptanmadığı, ancak hastanede doğumun kadın doğum uzmanının bulunmadığı acil durumlarda ebe tarafından yapılmasının kabul edilebileceği, doktor görev ve nöbet değişimlerinin hastane yönetimi tarafından düzenlenmesinin gerektiği, bu nedenle hastane yönetiminin özensiz davrandığını, çocuğun %32,3 oranında kalıcı maluliyeti bulunduğunu açıklamışlardır…” denilerek davalı doktor … hakkında açılan maddi ve manevi tazminatın reddine, davalı şirket (hastane) hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyanın istinaf incelemesi aşamasında olduğu görülmüştür. İtiraz Hakem Heyeti’nce, dava dosyasında alınan raporlara atıf yapılmak suretiyle karar verilmiştir. Gerçekten de dava dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporundan ve bu rapora itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan raporda, sigortalı hekime atfı kabil bir kusurun saptanmadığının belirtilmiş olmasına, yine 5 kişilik uzman doktor bilirkişi raporunda da aynı kanaatin ortaya konulmuş olmasına göre, itiraz hakem heyetince davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, bu bağlamda genel mahkemede sonuçlanan davanın kesinleşmesinin beklenmesine gerek olmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla, davacıların yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, HMK’ 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.